(Hasan Gökhan BERK- Kaan TEKİN )
8 Ağustos sabahı bisikletlerimizi araç aparatına özenle yerleştirip havaalanının yolunu tuttuk. Bu sefer iki kişiyiz. Kaan ve ben. Grubun diğer aktörleri bu yazı farklı değerlendirmek istediler. Evin deposunda bulunan , halk arasında pat pat naylon denen teknik ismini benimde bilemediğim koruyucuyla bisikletlerimizi güzelce sarıp, koli bandıyla çevreledik. Dişliler , disk ve gidondaki önemli parçaları ayrıca korumaya aldık. Kargomuzu teslim ettik. 40 euro bisiklet için ayrıca ödeniyor. Pegasus’tan birkaç kişiyle görüşmeme rağmen kargo ücreti ödememeyi! başaramadık. Olsun yine heyecanlıyız. Geçen yılın aksine uçağımız zamanında kalktı. Neler oluyor Tanrı’m İstanbul Sarajevo arası zamanında tamamlandı. Pegasus geliştiriyor kendini Yine de benim kargonun erken teslimine karşılık, Kaan’ın bisikletindeki gecikme hafif bir panik yaratıyor. Neyse montajlar tamam, havaalanında mataralar dolduruldu, bir miktar para bozduruldu. Tüm çeşmelerden su içilebilir, sevindirici. 1 euro hemen hemen 2 Bosna markı. Henüz fiyatları görmedik ama. Şehir merkezine doğru harekete geçiyoruz. Dikkatimizi pastel renkleriyle eski ama şirin tramvaylar, duvarları delik deşik evler ve boydan boya bisiklet yolu çekiyor. Üzerimdeki Arkas dağcılık forması ve İzmir yazısı birkaç yurttaşımızın ilgisini çekiyor , başlıyoruz sohbete. Şehir merkezine yaklaşıyoruz, trafik arttı, birkaç avm. Kalacağımız Hostel Story’i Trip Adviser’ın çevrimdışı haritasından arıyoruz. Bulmak zor olmuyor. 6 kişilik tertemiz bir odada yalnızız şimdilik ve geceliği 10 Euro. Duş alıp giyinip keşfe çıkıyoruz. Hostelimiz merkezde ve kesinlikle tavsiye edilir, bisiklet koyacak küçük bir bahçeleri de var ve güvenli. Sarajevo’da ilk durağımız Başçarşı oluyor. Gezinti ve yemek. Cevabi, köfteleri. Fiyatlar Türkiye’den ucuz. Köfte porsiyonu 9, bira 4 tl.ye geliyor. Kahve ve Boşnak böreği de ucuz. Ama böreklerini çok beğenmedim. Anneminkiler kesinlikle daha iyi.Bu arada Bosna anne tarafımın memleketi, hala da akrabalarımız yaşıyor. Akşam dışarıdayız, gece hayatı hareketli.
9 Ağustos Pazar
Erken kalktık, kahvaltı ve gezimiz başlıyor. Sarajevo’yu ikiye ayıran nehir boyunca yürüyoruz. Türlü amaçlara hizmet eden binalar, Latin köprüsü, Şehitlik, iki yıl önce kapanmış müze, olimpiyat stadı, kırsala yürüyüş. Trip advisor dan bakarak Hope tunnels’a gitmek istiyoruz , dağ tepe aşıyoruz sonuç başarısızlık. Toplamda 25 km civarı yürüdük. Bu arada tren istasyonuna uğrayarak, ertesi sabah Mostar yolculuğumuz için bilgi aldık. Kampçılar için önemli bilgi; ocak için tüp bulunmuyor burada,
Split’e kadar da bulamadık.
Sarajevo’ya gelir gelmez röportaj talebiyle karşılaşınca pek bir havalı oluyor insan :)
İç savaşta hayatını kaybeden insanlar, saygıyla anıyoruz.
Üst: Birinci Dünya Savaşı nasıl başlamıştı? Arkamda Ferdinand’ın suikaste uğradığı köprü.. Sol Alt Tiyatro binası.. Sağ Alt: Mermi izlerini sıvamıyorlarsa vardır bir sebebi..
Soykırım müzesi 2 yıldır kapalıymış.. İki büyük dinin inananları yan yana yatıyor.. Sarajevo
10 Ağustos Pazartesi
Sabah tren istasyonundayız. Vites kolum çalışmıyor, Mostar’da bakacağız artık. Kondüktörle fazla yüz göz olmayın, o ‘’ ne işi var bu bisikletlerin burada ?’’ tarzı gerildikçe biz gülümsedik, öyle böyle yerleştik trene. Eski bir tren, bisikletleri dik yerleştirip bağladık, onlar için ayrıca para ödememize rağmen toplam masrafımız 30 tl civarıydı. İrlanda asıllı İspanyol Elain’le tanıştık. Tek başına çıkmış, balkan turu yapıyor. Yol boyunca ve sonrasında bisiklet, eğitim, sanat başlıklı sohbet, kahve, çekilen fotolar ve hediye ettiğimiz nazar boncuklu bileklik ana temalar. Mostar yolu bir harika, biz planımız gereği bisiklet kısmına henüz geçmedik, keyif yapıyoruz. Dediğim gibi manzara, doğa harika, oturun ve 2.5 saat Neretva ‘yı izleyin.
Sarajevo Mostar arası görülmeye değer..
Çılgın Kaan..
Mostar’dayız. Elain’le vedalaştık. Mostar sokaklarında dolaşıyoruz, bozuk vites kolunu tamir ettirmek için bisikletçi arıyoruz, bulduk, çözüm yok, Birkaç denemeden sonra büyük vitese geçiyorum. idare edeceğim artık. Ve Mostar Köprüsü’ndeyiz. Gezdiğimiz yerlerle ilgili tarihi bilgi vermiyorum, başka bloglardan bulunabilir nasılsa. Bisikletlerimizle şehir turu ve Kaan’ın Köprüden atlama konusundaki durdurulamaz talebi. 35 euro ve biraz eğitim, sonrasında 25 m. den atlayış. Deli bu adam. Neyse ki yaralanma yok. Tura devam edebileceğiz Mostar ‘da haddinden fazla bahis salonu var. 500m.lik bir hatta 8 tane saydım. Sarajevo ya göre daha lüks bir kent gibi. Kafeler, gençler, alışveriş merkezi vs. köprünün yanındaki Tomato restoranda yemeğimizi yedik, sahipleri Yusuf ve Alma kardeşler. Hava bozuyor, gök gürlüyor. Buna rağmen nehir kıyısında kamp atmayı düşünüyoruz ama güvenlik sorunu olduğu söyleniyor. Restorantın bahçesinde yatmamızı teklif ediyorlar, güzel teklif. Canlı müzik uyutmasa da köprü manzaralı harika bir gece.
Mostar Köprüsü’nün yanında konaklamak , büyüleyiciydi.
11 Ağustos 2015
Bisikletlerimiz ve biz hazırız. Makarska hedefimiz. Sağlam bir tırmanışla başlıyoruz. Mostar geride kaldı. Arada Medigorje diye bir yerden geçtik, dini bir festival varmış, çok kalabalık. Yolu sorduğum kadının bana neden ters davrandığını anlamasam da yolumuzu bulduk. Sıcaklık 37 derecede pedallamaya devam ediyoruz. Acı sürpriz , Suluğunu mola yerinde unutan Kaan 6 km kadar fazladan yol yaptı. Tırmanış olunca 6 km önemli hale geliyor. Hırvat işçilerin tarifiyle Grab’a vardık. Sınırı geçtik ve Makarska’ya vardık. Adriyatik sahilleri manzaramıza girince etkilendiğimizi söylemeliyim. Makarska çok kalabalık, adım atamıyorsunuz. Uzak durun derim. Geceyi plajda geçirdik. Yorgunuz. 2 Kunayı otomata atıp 45 saniyede duş alıyorsun, o yüzden124 km. den sonra günün en güzel anını kısa tuttuk Makarska’dan bir çok adaya tekne turu var ve güzel bir yer. Ama bizim gitmemiz lazım.
Nice dağlar, yollar aştık..
12 Ağustos 2015
Çok sıcak. Bu gün fazla yol almayalım dedik ama sıcakta oturmak bile problemken 50 km sürmüşüz. İniş çıkışlı bol su kaybıyla geçen bir 50 km. yeni kampımızı yaşlı , aksi bir kadın yönetiyor. Yönetiyor dedim, çünkü sürekli bir şeylerden şikayetçi, sanırsınız ki müşteri o, komik buluyoruz kendisini. Kamp ücreti 7-8 euro civarı. Bahçedeki mutfakta yemeğimizi hazırladık ve yerken yine teyzemizin tepkisiyle karşılaştık, mutfak ona özelmiş , o bağırıyor ben gülüyorum, nefret etti bizden Kampta tanıştığımız İtalyan çift ve Alman aile ile sohbet ve ertesi sabah ayrılmak üzere hazırlığımızı yapıyoruz. İki Alman miniğe Türkiye’den getirdiğimiz bileklikleri hediye ediyoruz. Hala ocak için tüp bulamamış bize yardımcı olan Almanlara küçük bir jest.
Yolumuz üzerindeki sayısız koydan biri..
13 Ağustos 2015
Sonradan bize hafiften şefkat gösteren terso teyzeden ayrıldık. Daha 2. Km.de bagajımın sağ vidası attı, çiviyi vida gibi sabitleyip bağlayarak yola devam ettik. Hat güzel, sürüş keyifli. Tarif üzerine, Split’te Bauhaus’u bulduk. Artık Ocağımız çalışacak, çayımız demlenecek. Çok az turistin geçeceği ara sokaklardan şehir merkezine ulaştık. Bisikletli olmanın avantajı, şehri kokluyorsun, makyajlı bölgelerin dışında gerçekliği görüyorsun. Yine de sosyolojik bir analiz yapmamıza yetecek malzeme edinemedik. Split ‘teyiz. Hvar adasına biletimizi aldık . kişi başı 15 euro . Feribot kalabalık. Anlaşılan Hvar adası çok popüler. İngilizlerle sohbet ediyoruz. İndiğimiz yer Stari Grad. Daha önce Elain’den aldığımız tavsiye doğrultusunda Jelsa ‘ya gideceğiz. Alışverişimizi yapıp 10 km uzaktaki kampımız için yola çıkıyoruz. Mis gibi bir ada. Üzüm bağları, korunmuş doğa, yol düzgün.
Camping Nudist tabelasını görüyoruz, hadi bi bakalım diyip 9 km yol alıyoruz farklı bir yönde. Nudist kelimesi bi çağrışım yapmış olsa da çok düşünmemiştim. Ama çıplaklar kampı olduğunu gördüğümüzde istikameti Vrboska’dan tekrar Jelsa’ya çeviriyoruz. Bu da , mayom bana fazla, denize daha samimi girmek istiyorum diyen arkadaşlara küçük bir bilgi olsun
Jelsa’ya varıyoruz. Çok çok güzel bir kasaba. Kampımızın ismi Holiday. Günlük 10 euro. Resepsiyondaki sevimli genç Bosnalı. Feribottaki İngiliz grupla karşılaşıyoruz yolda, ama kamplarını bilmiyoruz, eğlenceli tiplerdi, denk gelemedik bir daha.
Sol Üst Resim: Split.. Sol Alt Resim: Jelsa
Sağ Üst Resim Hvar: Adası.. Sağ Alt Resim: Hvar’ın köyündeniz dostlar :)
14 Ağustos CumaJelsa dan Hvar’a gidiyoruz günübirlik. Haritamızda sağlam bir tırmanış vardı ve bir tünele denk geldik. Geçiş yasak ama etrafta görevli de yok. Ceza yeme korkusu bir yana Tünel gidiş dönüş tek şerit ve oldukça dar. Çaresizliktem korkulukla ayrılmış çok dar kaldırımdan 1500 m.lik tüneli geçtik. Neyse ki polis vs denk gelmedi ve de sağ salim geçtik. Biz dağı aştık , düz bir hatta gideriz diye düşündük ama yanılmışız. Hvar’a kadar popomuz bayağı bir terledi. Neyse hvar’dayız. Kısa bir tur, karın doyurma seansı, foto çekimi ve dönüş. Biz yanlış yoldan gelmişiz. Dönüşümüz orman içinden ve tatlı bir eğimle pek de yorucu olmayan bir şekilde seyretti. Yol boyunca böğürtlenler ve incirler, cennetteyiz. Jelsa’ya dönüş. Yarın izinliyiz, kampın ve deniz..
Üst Resim: Jelsa kamp yerimiz..
15 Ağustos CumartesiJelsa’yı öyle sevdik ki plan dışına çıktık, kalıyoruz burada. Dinlenmeye ihtiyacımız var. 50km bir şey değil gibi görünüyor ama sıcak, rampalar ve ara vermememiz bizi yıprattı. Deniz harika, geçen yıl İtalya Fransa kıyılarının bir bölümünü turlamıştık, Hvar’ın ya da genel olarak Adriyatik sahillerinin fazlası var eksiği yok, yurtdışı tatilcilere öneririz. Akşam güzel bir yemek yiyelim
dedik, koya karşı, balık kalamar, salata ve şarap dan oluşan ve kişi başı 50 tl ödediğimiz menü okuyanları şaşırtmıştır sanıyorum. İlginç bir yer, akşam dini bir kortej ve ve günün dini anlamıyla ilişkili olarak halk konseri, eğlenceli ibadet Sürprizimiz ise gök sağlam gürlüyor, eşyalarımızı sağlama alıp ertesi sabah ayrılmak üzere hazırlıklarımızı yaptık.
Tırmanmadan olmuyor …
16 Ağustos PazarJelsa’dan Sucuraj’a yani adanın karaya yakın ucuna geçiyoruz. Bu bölge bakir ve yaban domuzları ile dolu diye okumuştum . Ancak yol boyunca minik köylere rastlıyoruz, hava kapalı, manzara müthiş. Ve yağmur başladı, bir süre yol aldık ancak şiddetini artırınca önümüze çıkan ilk restorana sığındık. Toprak ve lavanta kokusu, her şey güzel. Bir süre sonra hava yumuşuyor ve uzun bir süre yağmur bizi engellemiyor. Aksilik, bagajımın diğer vidası yuvanın içinde kırılıyor, çok şanslıyım süratliyken başıma gelmediği için. Bu sefer de ahtapotun kancasını düzleştirip vida yuvasına sokup bağlıyoruz. Canım sıkılıyor ama Kaan’ın pratik zekasıyla hala yoldayım. Sağanak altında kilometrelerce yol aldık , sırılsıklamız ve Sucuraj’a varıyoruz. Kamp yeri geri de kalmış , mümkün değil dönemeyiz. Bir aparta yerleşiyoruz, iki kişilik mutfağı olan bir apart, kişi başı 25 euro. Kamp alanlarına, bedava plajlara alışmış bizlere çok geliyor ama toparlanmamız lazım. Karnımızı Kaan’ın pişirdiği neredeyse 1 kilo Cevabi köftesi ile doldurup keyfimize bakıyoruz, Bu arada üşüyüp klimayı 30 dereceye getirdiğimi belirtmem lazım. Hava korkunç, yağmurluğum yırtıldı. Kesinlikle kaliteli bir yağmurluk veya panço çantanızda bulunmalı. Ben ortanın altı kalitede bir yağmurlukla yola çıktım ve pişman oldum, siz olmayın. Hava raporları kötüyü işaret ediyor. Bakalım yarın sabah nasıl devam edeceğiz, korkunç bir sağanak ve rüzgar var.
Hvar Adası. İncir, yeşil, lavanta kokuları ve sakinlik.
17 Ağustos Pazartesi
Sucuraj çok bulutlu ama aradan güneşi görmek mutlu ediyor bizi. 11 feribotuna binip Drvenik’e geçmeden önce güzel fotoğraflar çekiyoruz. Yağmur sonrası doğa bizi tekrardan motive etmek istiyor ve başarıyor da. Drvenik’teyiz. Hemen Dubrovnik yolunu buluyoruz. Ve yeni bir yağış dalgasına yakalanmama düşüncesiyle bütün gücümüzle pedal basıyoruz. Aynı duyguyu Yunanistan’da çaktırmadan otobana girdiğimizde polise yakalanmama korkusuyla pedal basarken yaşamıştım. Gerçi orada polise yakalanmıştık, bakalım bu sefer yağmurdan kaçabilecek miydik
Amacımız Neum’a varmaktı ama iyi hissediyorduk ve hava gayet düzgündü. Budima da kamp yeri bulduk ve yerleştik. Dubrovnik’ e 40 km kalmıştı. Bu hattın çok güzel olduğunu söylemiş miydim , çok zevk aldık, yol boyunca durup fotoğraf çekince, bizim sürekli molalardan usanan Özgür’ ü andım bir an
18 Ağustos Salı
Sabah denizi, kahvaltı ve duştan sonra Dubrovnik yolundayız, yolda bizim gibi bisikletlilerle karşılaşıyoruz. Dubrovnik görününce biraz hayal kırıklığı yaşıyoruz, Onca az katlı doğayla az çok uyumlu evden sonra betonarme Kuşadası manzarası. Kampa yerleşiyoruz, fiyatlar kazık, tek çadır iki kişi 20 euro. Kamp için çok fazla. Biz çaktırmadan ikinci çadırı da kuruyoruz. Ahlak adamı Vahap duymasın esprileri. Komşumuz tek başına yola çıkmış olan Avustralya’lı Keen. Bisikleti gösterişsiz ama tek bir usb bağlantısı ve şarj ünitesi 1500 tl civarı. Sarajevo’da ki olimpiyat kayak pistinden sağlam bir iniş yaptığı için jantı biraz zedelemiş, iç lastiği görünüyordu. Dubrovnik’te bisiklet tamircisi ve malzeme bulmanın zor olduğunu da ondan öğrendik.
Hadi bir de akşam denizi yapalım diyoruz, çok kalabalık, Dubrovnik şu ana kadar pek tatmin etmedi bizi..
19 Ağustos Çarşamba
Neyse beraber Old Town denilen asıl bölgeye varıyoruz ve de etkileniyoruz. Game of Thrones severler buraya Tarihi doku etkileyici, etraftaki dondurma yiyip fotoğraf çeken insanlar olmasa geçmişe yolculuk yaptığımızı sanabilirdik. Yeğene GOT tişörtü alacaktım, 33 yurodan başladığını görünce uzaklaştım resmi ürün satan mağazadan. Dizinin kaymağı hala yeniyor, vaktimiz olsaydı 20 euroya çekim mekanları turu vardı. Ve yağmurr.. Herkes bitarafa kaçıyor, benim fazladan bir işim var bagajımın kırılan bağlantı demiri. Bagajım can çekişen bir katır ve ben insafsızca taşıyacaksın ölene kadar diyorum. Kaan yine becerisini konuşturup bir taraflara bağlıyor bagajı. O anda kaburgam kırılsa Kaan’ın tamir edebileceğini düşünüp rahatlıyorum
Avustralyalıyla vedalaşamadan ayrılıyoruz ( Garibim tamirci peşinde) ve Dubrovnik’in orası burası derken otobüs garına ulaşıyoruz. Sıkıntı şu, bisikletleri alıp almayacaklarını ancak otobüs perona girdikten sonra öğrenebileceğiz. Danışmadan bize söyledikleri yolcu yoğunluğu ve buna göre şoförün tavrının belirleyici olduğu. Zaten o yüzden Dubrovnik’ten bir gün önce ayrılıyoruz, biri olmazsa diğeri olur mantığıyla. Sarajevo otobüsünde toplasan 20 kişi var, bisikletlerimize onay çıkıyor, stres sona eriyor. Fiili olarak bisiklet turumuz sona erdi. Toplamda 550 km. Fena değil. Son günümüz yine Sarajevo’da. Bu arada hava sıcaklığı bir hayli düştü. Montumu haybeye mi getirdim derken işe yaradığını görmek güzel. Yanınızda illa uzun kollu bir şeyler olsun.
Üstteki Resim: Game of Thrones Mekanları
21 Ağustos Cuma
Geceyi dışarıda eğlence mekanlarında ve yine Hostel Story’de, bu sefer 10 yataklı bir odada konaklayarak geçirdikten sonra havaalanına doğru yola çıktık. Kalın çöp torbalarıyla sardık bisikletlerimizi. Ardından birkaç tur koli bandıyla geçince üzerinden kargomuz hazır hale geldi. 2015 turunu da böylece bitirmiş olduk. Toplam 550 Km. pedal bastık. Pegasus, 1 saat rötar ve Türkiye’ye dönüş..
Drvenik – Dubrovnik Hattı
Dönüş….