Çevremizde kaç kişi daha yaşarken bir efsane yazmıştır. Bu hafta size 1951 yılında İsveç bisiklet koşusunda yaşanan çok ilginç bir hikayeyi anlatmaya karar verdik. Esasında bir hikaye mi yoksa bir ibret konusu mu demek daha doğru olur bilemiyoruz. Hikâyemizin başkahramanı 66 yaşında bu koşuya katılmaya karar veren “Çelik Dede” lakaplı Gustaf Håkansson’dur.
Hikayemizi anlatmaya geçmeden önce size basit bir soru sormak istiyorum. Bir yarışçısınız ve yarışa hazırsınız, yeni bir bisiklet aldınız ve haftaya komşu kasabada bir bisiklet yarışı var, ne yaparsınız? Cevap çok basit değil mi? Eminiz ki cevabınız “Giderim ve yarışırım” olur.
Şimdi soruyu biraz daha detaylandırayım. Bir bisikletiniz var eski paslı kırık dökük, 66 yaşındasınız. Aynı şartlarda kendinizi hayatınızın bu son baharında yarışa hazır hissediyorsunuz. Yarış ise 1600 km civarında. Ancak şöyle bir durum daha var organizasyon hakkında bilgi alamıyorsunuz. Organizasyon bölgesine ulaşacağınız bisikletten başka aracınız yok, organizasyon alanına kadar gideceğiniz mesafe yaklaşık 960 km.
Neyse, atlıyorsunuz bisiklete ve düşüyorsunuz yollara. Yaklaşık bir hafta içinde 960 km yol alarak yarışmanın başlamasına saatler kala yarış alanına ulaşıyorsunuz ve kayıt olmaya gidiyorsunuz. Ancak görevli, yaşınızdan dolayı sizin kaydınızı yapamayacağını söylüyor. Hatta sizi kaydetmediği gibi birde sizinle dalga geçiyor. Bu durumda ne yapardınız?
İşte Çelik Dede lakaplı Gustaf dedenin hikayesi burada başlıyor “Madem öyle?” diyor. Yarış başladıktan 20 saniye sonra kendi yaptığı “0” numaralı atletiyle ve kendisinin yarı yaşında 50 kayıtlı diğer yarışçının ardından start alıyor.
5 gün beş saat sonra bitiş çizgisinde ise yetkililer ve seyirciler birinciyi beklerken, köşeden paslı hırpalanmış Roadster bisikletinin üzerinde Gustaf dedeyi görüyorlar. İşin daha ilginç yanı ise; kayıtlı esas birinci Gustaf dededen tam 24 saat sonra bitiş çizgisine ulaşabiliyor. Gustaf dede 3 gün pedal bastıktan sonra toplamda sadece 5 saat uyuyarak tekrar yoluna devam ediyor. Bir noktada polis, tıbbi muayene için onu durdurup onu ikna etmeye çalışıyor, ama o sadece gülümseyip, pedal çevirerek yoluna devam ediyor. Tam 5 gün ve 5 saat sonrada en yakın rakibinden 24 saat önce yarışı tamamlayarak adını tarihin tozlu sayfalarına altın harflerle kazıyor.
Tabi hemen ülkenin ilgi odağı olan Gustaf dedenin zaferini yarışma komitesi kabul etmiyor. Gustaf dedenin kayıtlı yarışçı olmaması, lisansının olmaması, kontrol noktalarında kaydı olmaması, yarışı bu şekilde bu yaşta tamamlamasının imkansız olması gibi sebeplerle başarısı görmezden geliniyor. Ancak maalesef gerçekler su götürmez. Gönüllerin birincisi demek tam bu olsa gerek.
Ancak Gustaf Håkansson’un bu zaferi yarış kurallarında çok ciddi değişiklikler yapılmasına neden oldu. Örneğin bu yarıştan sonra, yarışlarda uzunca bir süre yaş sınırlaması kaldırılıyor.
Torunlarına güzel bir miras bırakan Gustaf Håkansson; 1987 yılında102 yaşında hayata gözlerini yumar. Aslında Gustaf dede kazandığı zaferden sonra neredeyse bir ömür daha yaşayarak, 1951 yılında ne kadar genç bir bisikletçi olduğunu ispatlamış oldu. Onun hayali şöyleydi ve hep “Ölünceye kadar bisiklete binmeli” derdi. Öyle dedi ve yaptı.
Velespit.net
Yorumlar