Buket Yalçın
Bisiklete binmek için her zaman doğayla baş başa sadece kuş seslerinin eşlik ettiği yollar bulamayabiliriz. Hafta sonlarının müsait olduğu zamanlarda grup olarak veya bireysel uzun yolculuklara çıkıyoruz. Bu çok güzel... Hele İzmir gibi çevresi doğal güzelliklerle bezenmiş yerlere sahip olmak büyük nimet. Ama hafta içi iş veya okul çıkışı ancak evimizin çevresinde bisiklet tutkumuzu perçinleyebiliyoruz. Sorun şu ki; şehir içinde bisikletle ne kadar rahat sürüş yaşayabiliyoruz?
Ben bu konuyu bir kadın gözüyle irdelemek istiyorum. Böyle deyince kadın erkek ayrımcılığına giriştiğimi düşünebilirsiniz. Aslında ucundan kıyısından haklısınız. Yıl olmuş 2014 hala araba içinde bir kadın görünce sağ olsun binek otosundan, kamyon hatta çöp arabasına kadar ilgi, alaka, sıkıştırma, el-kol ve göz işaretleri eksik olmuyor. Hele ki bisiklete binen bir kadın gören masum erkekler (hatta zaman zaman kadınlar) n’apsın?
Genel olarak bilinçli, saygılı, çağdaş bir kentte yaşadığımız gerçeğini göz ardı etmiyorum. Ancak bisikletteki erkek dahi olsa ona karşı –çok af edersiniz- odunluğunu göstermekten çekinmeyen bir kesim de var ne yazık ki! Yakın zamanda yaşadığımız iki olaydan yola çıkacağım:
İlki erkek bir bisikletçinin yaşadığı anekdot: Bisikletli şahıs yokuş yukarı oldukça zor ve bir o kadar da tehlikeli bir yolda (otoyolda) güvenli bir şekilde seyretmektedir. Yanından geçmekte olan araçtaki insan müsvettesi yavaşlayarak der ki: “Bilader tekerler dönüyooorrr” Kan ter içinde kalan bisikletlinin konsantrasyonu bozulur, ne olduğunu anlamaya çalışırken araçtakiler tekrar kaba bir şekilde sataşır. Bunun üzerine bisikletli, “Bir sorununuz varsa ileride durun konuşalım” der. Genel tabloya bakınca sadece yol verme kavgası yüzünden birbirini öldürenlerin bulunduğu bir toplumda şu olayda bisikletli arkadaşımızın başına bir şey gelmemesi büyük şans.
Sevgili bisikletçiler bu yaşanmış hikaye size tanıdık geldi mi? Öyleyse diğerine geçelim:
Bu sefer genç kızımız belediyenin bisiklet yolu olarak düzenlediği alanda, kiraladığı bisikletiyle keyifli bir tur gerçekleştirmektedir. Kendine çok güvenemediği için bisikletle bisiklet yolundan gitmek onun endişesini bir nebze olsun azaltmıştır. Tam bu duygularla pedal çevirirken, onun kabusu başlamak üzeredir: Bisiklet yolundaki yayalar!
Kendisinden yaşça büyük iki çift bisiklet yolunda yürürken onlara çarpmamak için neredeyse bisikletten düşme durumda kalan genç kız, haliyle canı da acımış halde yayaları kibarca uyarır: “Burası bisiklet yolu, lütfen yaya kaldırımına geçer misiniz?” Cevap gecikmez: “Sen binmesini bilmiyorsan biz naapalım be”
Bu şekilde kaba bir cevapla karşılaşan bisikletli kızımızın şaşkınlığı geçmeden arkadan gelen arkadaşına olayı anlatmaya başlar. Bu sırada çiftlerden erkek olanlar, bisikletli gençlere sataşmasını sürdürür ve orada tekme tokat bir kavga patlar. Mutsuz son karakolda biter.
Peki buna benzer bir hikaye tanıdık mı? Ben her bisiklete bindiğimde bisiklet yolunda giden yayaları görmekten ve uyarmaktan bıktım. Tedirgin bir şekilde bisiklete binmek istemiyorum. Olayda anlattığım genç kız “benim için bisiklet bu olayla bitmiştir” diyor. Yaşadığı olayın etkisi zamanla geçse de psikolojik travma her bisiklet gördüğünde onda mutsuzluk yaratacak. Tabii umarız zamanla geçer…
İyi de ne yapmalıyız?
Bisiklete binmediğimiz zamanlarda yürüyüş yaparken veya tesadüfen gördüğümüz yerde bıkmadan usanmadan insanları uyaralım. Hem kendileri hem de bisikletliler için tehlike yarattıklarını açıklayalım. Bisiklete binerken kask, eldiven, aydınlatma, zil gibi ekipmanlarımızın tam olduğuna emin olalım. Arabamızla giderken bisikletlilere dikkat edelim, aynalarımızı kullanalım! Bayanları trafikte taciz etmeyelim. Karşılaştığımız olumsuzluklardan yılmayıp hakkımızı arayalım. Her türlü hakaret, taciz vs durumlarında gerekli mercilere başvurmaktan çekinmeyelim. Biz ne kadar ciddi olursak o kadar ciddiye alınırız. Bisiklet kullanımı ve saygılı davranmayı topluma empoze edersek bir farkındalık yaratırız ve alışkanlığa dönüştürebiliriz. Sağlıklı yaşamak, sağlıklı düşünmeyi, tolerans göstermeyi, empati yeteneğini geliştirir ve bizler buna sahibiz.
Şehirlerde yerel yönetimlerin de desteğiyle bisiklet kullanımının yaygınlaşacağı ve bilinç düzeyimizin de artacağı inancındayım.
Güvenli sürüşler…
Son olarak şehir içinde keyifle bisikletini sürüp şarkı söyleyen Avustralyalı The Mixtures grubunu dinleyelim. Yıl 1970...
Velespit.Net
Yorumlar