![]() |
![]() |
|
Genç ve başarılı bisiklet dostu spiker, yorumcu, spor dostu Ata Atay'ın RedBull için yazmış olduğu favori bisiklet filmleri yazısını sizlerle paylaşmak istiyoruz. Umarız sizde keyifle okursunuz. |
||
![]() |
Alıntı: RedBull | ![]() |
Lance Armstrong’un malum hikayesi, Marco Pantani’nin anısına çekilen yeni belgesel ve başka projeler ile birlikte sinema ve bisiklet dünyası bu günlerde daha da fazla kesişiyor. Bu vesileyle biz de beyazperdede içinden bisiklet geçen filmlerden bir liste yaptık.
American Flyers
İntrakranyal anevrizma geçmişi olan bir ailenin çocuğu olan David ve Marcus’un hikayesi. Her an anevrizma geçirme ihtimali olan spor hekimi ağabey David, küçük kardeşi Marcus’u üç günlük zorlu “Batı’nın Cehennemi” yarışına girmeye ikna eder. Günümüzün en önemli sprinterlerinden Andre Greipel, Doğu Almanya’ya Batı’dan hiçbir şey girmediği dönemde bu filmi izleyip içindeki bisiklete binme arzusunun arttığını her fırsatta dile getirir. Eddy Merckx’i ve dönemin 7-Eleven takımını görebileceğimiz filmde yarış sahneleri de dönemin önemli yarışlarından derlenmiştir.
Kevin Costner’ın küçük kardeş Marcos olarak sele üzerinde Sovyet ve diğer rakiplerini geçmek için pedal çevirdiği film, hikayesiyle çok fazla iz bırakmasa da, gerçek yarışlardan oluşan sahneler ve sporcuların da dahil olduğu kadrosuyla, Andre Greipel’in de dediği gibi bisiklete binmeniz için bir neden daha veriyor.
Bisiklet Hırsızları:
İçinde bisiklet geçen en önemli filmlerden biri. Yeni gerçekçilik akımının da en nadide parçalarından biri. Amatör oyuncularla, stüdyo çekimi yapmadan, 2. Dünya Savaşı ardından gelen sıkıntılı dönemi anlatan İtalyan yapımı film, bulduğu tek iş için gereken bisikleti, sattığı çarşaflarla alan Antonio ile birlikte dönemin insan psikolojisini yalın ve basit ama bir o kadar da etkili bir dille aktarır.
Breaking Away
Ciao Papa!, spagetti, Fellini isimli köpek, İtalya aşığı, İtalyan bir takımın parçası olmak isteyen Dave’in takıntısının sadece yansımalarından bir kaçı. Dave’in bindiği kırmızı Masi Gran Criterium kadrolu bisikletten gözünüzü ayırmanız da pek mümkün değil. Yarışın ve bisikletin ön plana çıktığı bisiklet filmleri arasında en iyilerden biri olan Breaking Away, 1980 yılında en iyi özgün senaryo Oscar’ını da kazandı. Kazandığı Oscar’ın yanı sıra, en iyi film de dahil olmak üzere dört dalda da Akademi Ödülleri’ne aday gösterilmişti.
Ciao Pirla
İspanyol müzik grubu Delafé y Las Flores Azules’in üyesi Oscar D'Aniello’nun Barselona’dan Como’ya bisikletle babasının küllerini taşıyarak yaptığı yolculuğun hikayesi. Sadece yolculuğun değil, hayatın da hikayesi aslında. Müzik, bisiklet, hayat, ölüm... El yapımı bisikleti üretilirken kadrodan elciklere kadar renklerin seçilmesi, Fransa’da tanıştığı, kendi yaptığı el yapımı bisiklete binen Jerome, hem neşeli hem de hüzünlü melodiyle aynı sözledikleri son albümleri...
Hepsi de bisikletin birer parçası, her pedal hayattan bir an gibi. José Antonio Hermida, Joaquim Rodriguez ve Alejandro Valverde de filme konuk olan bisikletçiler. Belki de bu listede en az bilinen filmlerden biri ama hayatı ve gerçeği bisikletle bu kadar güzel bağdaştırabilen bir film bulmak hiç kolay değil.
En Forårsdag i Helvede
Danimarkalı Jörgen Leth’in 1976 yapımı efsane belgeseli. Cehennem’de Bir Pazar, isminden de anlaşılacağı üzere her yıl Nisan’ın ikinci pazarı gözlerin kuzey Fransa’ya çevrilmesine sebep olan yarışı belgeselleştiriyor. Paris-Roubaix’in tüm organik parçaları (sporcular, masörler, seyirciler) tarafından nasıl yaşandığını aktarıyor. Filme dair en önemli detaylardan biri de, Paris-Roubaix’i en çok kazanan iki isimden biri olan Roger de Vlamenick’in üç zaferi arasına girmeyi başaran tek isim olan Marc Demeyer’in kazandığı yarışı kayıt altına almış olması.
Nasu: Andarushia no Natsu
Sadece otakuların değil, tüm sinemaseverlerin adını ezbere bildiği Studio Ghibli’nin önemli yönetmenlerinden Kitarō Kōsaka’nın Nasu isimli üç seriden oluşan bir mangadan esinlenerek yaptığı anime. İspanya Bisiklet Turu’nda bir etap boyunca, Endülüs’teki köyünden geçen pelotonun bir parçası olan Pepe çevresinde, adeta pelotonun organik yapısını öğreten bir anime.
2003 yapımı olması dolasıyla, dönemin pelotonunu da animenin bir parçası olarak görmek ayrı bir keyif veriyor. İspanya’daki mevcut krizi ve en çok vurduğu bölge Endülüs’ü de düşünerek Pepe’nin bisiklet üstündeki düşüncelerini okumak da bugüne dair farklı bir pencere olarak görülebilir.
The Armstrong Lie
Listenin en güncel filmi. 2009’da Armstrong’un geri dönüşünü hikayellendirmek için yola çıkan Alex Gibney’nin elinde 2013 itibariyle en iyi belgesel yerine en iyi özgün senaryo için aday olabilecek bir hikaye vardı. Armstrong, itirafı sonrası Gibney’e konuşmayı kabul etti. Elindeki görüntüler ile itiraf sonrası Armstrong’u bir araya getiren Gibney, yakın dönem bisikletine adeta ışık tuttu. Sadece Armstrong ve etrafındakilerin yalanı değil, 2009 yılında Astana takımında yaşanan sorunlardan tutun doping kontrollerine kadar sezon içerisinde pelotonun nasıl işlediğini aktarıyor.
Overcoming
Bisikletin en ciddi iki doping davası Festina ve Puerto’nun arasında, 2004 sezonunda Team CSC’nin belgeseli. Pelotonun doping skandallarıyla çalkalandığı sırada, Ivan Basso ve Carlos Sastre’nin ailesel problemleri ile belgesel, hayat ile bisiklet arasında korelasyonu doğal yollarla kuruyor. Sezon boyunca takımları takip eden bir çok film olmasına karşın, hem dönemin bisiklet dünyası hem de insan hikayeleri, Overcoming’i diğerlerinden çok daha farklı bir noktaya taşıyor.