Image1\
 

İlk Bisiklet

 

İlk Bisiklet

Buket Yalçın

Doğduğumuz günden itibaren aslında hep tekerlekler üzerinde olduğumuzu siz de farkettiniz mi? Bebek arabası, bebek yürüteçleri derken, yürümeye başlar başlamaz üç tekerlekli bisikletlere en azından içimizden birileri geçiş yapmamış mıdır? Başlarda sadece arkamızdan ittiren babamızın ya da annemizin güvenli ellerine bırakıp kendimizi etrafı seyre koyulmuşuzdur, kimi zaman da “ben de başarabilirim” edasıyla yüklenmişizdir pedallara. İlkokul anılarımızın belki en havalı olanları da muhtemelen karne hediyesi diyerek sunulan veya yalvar yakar aldırtmaya çalıştığımız –tabii ki bunun üzerinde emeğimiz daha çoktur, onca gözyaşı!- ilk çelik jantlı bisikletlerimiz…

Küçüklüğümde ‘80li yılların ortalarında yani, plastik üç tekerlekli bisikletimi hayal meyal hatırlıyorum. Hızlı hızlı pedal çevirmeye çalıştığımda kim bilir ne kadar da komik görünüyordum, plastikten işlevsiz vites kolu da vardı ki babamdan gözlemlediğim kadarıyla değiştirmeye çalıştığım vitesle sanki daha da hızlı gidiyordum. Tabii sonuç genelde yere kapaklanmam veya sağımı solumu çizmem oluyordu. İlk çelik jantlı bisikletimi elde etmem de pek kolay olmamıştı. Genel olarak sakar ve yaramaz bir çocuk olduğum için tehlikeden olabildiğince uzak tutmaya çalışan annem ve dolayısıyla onu estekleyen bir babam vardı. Ben ise hala diğer çocuklar gibi bisikletimin olmayışını dünyanın en zalim ailesine sahip olamama bağlıyordum. Aramızda 10 yaş fark olan abim her gün kendi kocaman bisikletine binebiliyordu üstelik! Yine hüzünlü bir karne dönemi sonunda aptal bir oyuncak bebek veya yine yazın okumam için alınmış çocuk kitapları hediye edileceğini bilerek eve geldim. Fakat bu sefer karşımda o vardı: Pinokyo katlanabilir bisiklet… Parlak mavi, arka tekerleğinde küçük destek tekerlekleri olan bir bisiklet… Sanırım oğlan çocuğu bisikletiydi, sonradan diğer kızların pembe bisikletlerini görünce biraz yadırgamış olsam da zaten pek kız çocuğu gibi olmadığımdan üzerinde durmamıştım. Katlanıp arabanın arkasında her yere bizimle gelebiliyordu. Arkadaki destekleri kısa sürede çıkarttırdım. Yemeyip içmeyip bisiklete biniyordum çünkü. Yemek yeme sebebim, yersem bisiklete binebileceğim şartı; kitapları akşam okuyup hızlıca bitirme sebebim, gündüz ona ayıracağım vakti de bisiklete ayırmaya çalışmam idi.


İlk bisikletim beraberinde başka ilkler de getirmişti. Bir kere sahip olduğum en değerli eşyaydı. Sahiplik duygusu had safhadaydı yani. Aynı zamanda kendi gücümü kullanarak gidebildiğim en uzak noktaya hızlıca gitmemi sağlıyordu. Zaman mekan kavramlarını farklı açılardan değerlendirebiliyordum artık. Tabi bunun da sınırı “fazla uzaklaşma” ültimatomuydu! Aynı uğraş içinde olduğum başka insanlar tanımaya başlıyordum. Aynı duyguları paylaşabildiğim, bir şeyler öğrenebildiğim, “yarışa var mısın?” lafıyla rekabet duygusunu öğrendiğim, “biraz binebilir miyim?” cümlesiyle paylaşma duygusuyla aitlik duygusunu yarıştırdığım, kısaca büyümeye başladığım bir dönemin merkezine ilk bisikletimi yerleştirmek pek de yanlış olmasa gerek…

Tabii duygulardan söz açılmışken aşk ile kapatmak isterim. Çocukluk aşkı… Bisikletlerimizle sıcağın alnında eriyen asfalttan çıkan kabarcıkların üzerinden geçe geçe toprak yola çıkıp sahile inmemiz, bir yandan dondurma yemeye çalışırken tek elle bisikleti sürmeye çalışmamız… Onun bmx bisikleti vardı, şu lastikleri de renkli olanlardan… Karşı evden birbirimizin sokağa çıkışını takip ettiğimizi yıllar sonra itiraf edecektik. Ona yetişeyim diye kaç defa dikkatsizlikten düşüp hem bisikleti hem kendimi yaralamışımdır kim bilir. Dondurma arabasının peşinden bisikletimizi sürerken hissettiğimiz rüzgarı, kahkahalarımızı, yetişmeye çalışmaktan mı yoksa aşktan mı bilinmez, minik kalplerimizin daha hızlı atmasını iki tekerlekli bir mucizeye borçluyduk.

Herkesin velespitiyle ufak da olsa bir hatırası vardır. Bendekiler hatırladıkça çoğalan cinsten… Peki ya sizinkiler?

 

 

You have no rights to post comments

 

Sosyal Platformlarımız

Face Book Sayfamız Twitter Sayfamız You Tube Kanalımız Haber Beslemeleri 

5 Günlük Hava Tahminleri